Giderken çöpü çıkarsana, kova ağzına kadar
dolmuş dedi annem, oturduğumuz iki katlı köhne apartmanın kapıcısı falan yoktu,
geç kaldım şimdi yarın atarım anne dedim, yarın da unutursun unutma da bari yarın
at dedi, bugünlerde her şeyi unutuyorsun sen, evet unutuyorum anne, ne çabuk
başladı sende de unutkanlık daha yaşın kaç dedi annem, biraz oldu anne dedim,
epey büyüdüm sayılır artık ben de, evde şeker bitti diye kaç defa söyledim onu
almayı da unutmuşsun yine dedi, haklısın onu da unuttum anne dedim, akşam
markete uğrar eksikleri alırım, dur telefonun alarmını eve dönüş saatine
ayarlayayım çalsın da hatırlarım o zaman dedim, biz eskiden bir şeyi hatırlamak
için parmağımıza ip dolardık dedi annem, o günlere ben de yetiştim anne,
bilirim ama o zaman da çoğu defa o ipi niçin doladığımı unuturdum dedim, oğlum sevdalı
mısın nesin sen, ne olacak bu halin dedi annem, baktım bu konuşma böyle uzayıp
gidecek, tamam tamam deyip kestim.
Bunları konuşurken bir yandan da giyiniyordum, mavi beyaz
puanlı kravatımı aradım bulamadım, canım sıkıldı, mavi kravatımı nereye koydum
acaba sen gördün mü hiç diye sordum anneme, nerden bileyim, görmedim ben dedi
annem, hep kravat askısına asardım ama yerinde yok dedim, ne bileyim oğlum iyi
bak oralara dedi annem, bir kravat nereye konabilirdi ki, kendime de kravata da
kızdım, başka ve hiç de giydiğim gömleğe uymayan bir tanesini taktım mecburen,
anne akşam biraz işim var geç geleceğim dedim, yine ne işiymiş bu hani
alışveriş yapacaktın dedi annem, bir toplantıya katılacağım eksikleri yarın
alırım anne dedim, yine unutursun sen dedi, unutursam sen hatırlat anne dedim,
benim aklım seninkinden sağlam mı sanki dedi annem, hem ben uyurum sen
gelinceye kadar dedi, uykun gelirse uyu da ben yokum diye yemeğini sakın ihmal
etme anne dedim, hem zaten biliyorum ben gelmeden uyuyamazsın sen dedim, canım
bir şey yemek istemiyor, bazen de yemeyi unutuyorum dedi, bak sen de
unutuyorsun işte diyecektim, vazgeçtim.
Ayakkabımı bağlarken eğilmekte zorlandığımı hissettim,
anlaşılan bu kış biraz daha kilo almıştım, orta yaşı geçen adamların neden hep
bağcıksız ayakkabıları tercih ettiğini anlar gibi oldum, aman oğlum yediklerine
dikkat et, spor yap, göbeği salma, bağcıksız ayakkabılara mahkum olacaksın sen
de bu gidişle dedim kendime, hiç olmazsa akşamları evde biraz mekik çekeyim de
vücut esnekliğini kaybetmesin diye de ekledim, sözümde duramayacağımı da
biliyordum ama.
Neyse ayakkabıyı da bağladım, saçımı şöyle bir sağdan bir soldan arkaya doğru sıvazladım, sanki çok saçım varmış gibi, buna da şükür, iyi ki tamamen dökülmedi dedim, hem perçem tarafından dökülmeyişi de artı bir avantaj diye düşünerek iyice teselli ettim kendimi.
Ben çıkıyorum anne dedim, ekmek falan var mıydı evde, var biraz yeter bana zaten yediğim ne ki, tek başına yemek de yiyemiyor insan dedi annem, alıp geleyim mi bir tane dedim, yok yok yeter bana dedi, bıkmadın bu yalnızlıktan dedi birden bire, şimdi senin boyunda çocukların olmalıydı senin dedi, neyse anne gecikiyorum, sonra konuşuruz bunları dedim, hep sonra hep sonra, zaten her şeyi sonraya bıraktın, yaşıtların torun sahibi olacak, neyi bekliyorsun anlamadım dedi annem, anne gecikiyorum ekmek istiyor musun istemiyor musun dedim, istemiyorum ekmek mekmek, ben torunlarım olsun istiyorum dedi annem, yok mu anne maaşallah bir dolu torunun var öbür çocuklarından dedim, onlar başka seninki başka dedi, olur anne benden de olur Allah ömür verirse inşallah dedim, Allah ömür vermiş vermesine de sen kullanmayı bilmedin dedi annem, haklısın anne ne diyeyim, kullanmayı bilemedim ömrümü dedim, öyle deme yavrum ben onu demek istemedim dedi annem, üzülmüştü, pişman oldu dediğine, az biraz durakladım, düşündüm sonra ben çıkıyorum anne dedim, çıktım.
Neyse ayakkabıyı da bağladım, saçımı şöyle bir sağdan bir soldan arkaya doğru sıvazladım, sanki çok saçım varmış gibi, buna da şükür, iyi ki tamamen dökülmedi dedim, hem perçem tarafından dökülmeyişi de artı bir avantaj diye düşünerek iyice teselli ettim kendimi.
Ben çıkıyorum anne dedim, ekmek falan var mıydı evde, var biraz yeter bana zaten yediğim ne ki, tek başına yemek de yiyemiyor insan dedi annem, alıp geleyim mi bir tane dedim, yok yok yeter bana dedi, bıkmadın bu yalnızlıktan dedi birden bire, şimdi senin boyunda çocukların olmalıydı senin dedi, neyse anne gecikiyorum, sonra konuşuruz bunları dedim, hep sonra hep sonra, zaten her şeyi sonraya bıraktın, yaşıtların torun sahibi olacak, neyi bekliyorsun anlamadım dedi annem, anne gecikiyorum ekmek istiyor musun istemiyor musun dedim, istemiyorum ekmek mekmek, ben torunlarım olsun istiyorum dedi annem, yok mu anne maaşallah bir dolu torunun var öbür çocuklarından dedim, onlar başka seninki başka dedi, olur anne benden de olur Allah ömür verirse inşallah dedim, Allah ömür vermiş vermesine de sen kullanmayı bilmedin dedi annem, haklısın anne ne diyeyim, kullanmayı bilemedim ömrümü dedim, öyle deme yavrum ben onu demek istemedim dedi annem, üzülmüştü, pişman oldu dediğine, az biraz durakladım, düşündüm sonra ben çıkıyorum anne dedim, çıktım.
Bir taksi çevirdim, tam binecekken cebimi yoklamayı akıl
ettim, korktuğum başıma geldi, cüzdanımı evde unutmuştum, bir de çantaya
bakayım belki dalgınlıkla oraya atmışımdır dedim, ama çantada da yoktu, cüzdan
yoktu ama elbise dolabında aradığım mavi kravatım çantadaydı, içimden güldüm,
yav bu nasıl girmiş buraya dedim kendi kendime, özür dilerim dedim şoföre, eve
dönmem gerek, cüzdanımı unutmuşum, sorun diil beyefendi dedi, isterseniz binin,
eve kadar gidelim cüzdanınızı alır gelirsiniz dedi, çok teşekkür ederim,
aslında olabilirdi ama şimdi hatırladım evde ufak bir işim de vardı dedim, peki
dedi, gaza bastı gitti adam, fırının önünden geçerken ekmeği hatırladım, neyse
ki ceketimin cebinde bir miktar bozuk para varmış, bir ekmek alayım dedim,
benim o yönde bir talebim olmamasına rağmen tezgâhtaki soğuk ekmeklerden değil,
fırından yeni çıkan sıcak ekmeklerden birini seçip verdi fırıncı, torbaya
yapışmasın diye de bir kâğıda sardı, susamlı ekmek akşamları mı çıkıyor sadece
dedim, laf olsun diye, evet abi onun hamuru ayrı dedi, güzel yapıyorsunuz onu,
elinize sağlık dedim, sağol abi dedi adam, sevinmişti, arzu ederseniz ayırayım
size kaç tane isterseniz dedi, sağolun, bugün geç döneceğim, yetişemem zaten
dedim.
Zili çalmadım kapıyı anahtarımla açtım, birden beni
karşısında görünce şaşırdı annem, kulakları ağır işittiğinden bazen kapının
tıkırtısını duymazdı, suç üstü yakalanmış gibi alelacele gözlerini silmeye
başladı, ağladın mı sen anne dedim, yok ne ağlaması, gözüme kirpiğim kaçtı
herhal dedi annem, ağlamışsın işte anne o kirpik kaçması falan değil, hem iki
gözüne birden mi kaçtı dedim, yok yok ağlamadım dedi, hem niye geri geldin sen
ne oldu dedi, bu defa da cüzdanımı unutmuşum anne dedim, endişeli bir sesle,
oğlum aklına mukayyet ol sen de biraz, ne bu böyle, bir doktora falan git dedi,
lafa tuttun beni o yüzden unuttum anne, doktorluk bir şey yok dedim, ekmeği
gösterdim, bak ekmek aldım sıcacık hadi kalk da kahvaltı yapalım dedim, gözleri
parladı birden, sen işe geç kalmadın mı dedi annem, bugün de geç gideyim bir
şey olmaz dedim, iyi tamam ben hemen çayı koyayım dedi annem, sen bi yüzünü
falan yıka ben koyarım çayı dedim, sabah namazı için abdest aldıydım ama
uyumuşum dedi, başörtüsünün ucuyla gözlerini bir kez daha silip heyecanla
kalktı.
Ceketimi çıkardım, bir sandalyenin arkalığına emaneten asıp mutfağa geçtim, tüh, içme suyu damacanın dibinde azıcık kalmış, neyse ki bir çaylık kadar çıktı, ulan içme suyu da bitmiş, bu ne be evle bütün ilişkimi koparmışım ben dedim, çaydanlığı ocağa yerleştirip demliğe bir kaşık çay attım, su kaynayıncaya kadar ıslanıp açılsın diye azıcık da su koydum, yumurta haşladım, soydum tabaklara dilimledim, üzerine biraz pul biber ektim, biraz zeytinyağı gezdirip az bir şey de limon sıktım, bir domates dilimledim, tahinli pekmez ve yeşil salamura zeytin de çıkardım.
Ceketimi çıkardım, bir sandalyenin arkalığına emaneten asıp mutfağa geçtim, tüh, içme suyu damacanın dibinde azıcık kalmış, neyse ki bir çaylık kadar çıktı, ulan içme suyu da bitmiş, bu ne be evle bütün ilişkimi koparmışım ben dedim, çaydanlığı ocağa yerleştirip demliğe bir kaşık çay attım, su kaynayıncaya kadar ıslanıp açılsın diye azıcık da su koydum, yumurta haşladım, soydum tabaklara dilimledim, üzerine biraz pul biber ektim, biraz zeytinyağı gezdirip az bir şey de limon sıktım, bir domates dilimledim, tahinli pekmez ve yeşil salamura zeytin de çıkardım.
Bir türlü alışamadığı takma dişleriyle lokmaları ağır ağır
çiğnerken, şu domatesleri bu kadar iri doğrama n'olur, zaten dişim kesmiyor,
nasıl diş yaptı bu adam da kör pıçak gibi dedi annem, valla kusura bakma anne
biraz aceleye mi getirdim ne dedim, çayından irice bir yudum çekip onun
yardımıyla yutmaya çalıştı iyi çiğneyemediği lokmasını, öyle demek istemedim
dedi sonra birden annem, neyi öyle demek istemedin anne domatesi mi dedim, yok
yok, hani biraz önce Allah ömür vermiş de sen kullanmayı bilmedin dedim ya onu
dedi, amaan anne ona mı ağladın sen de şimdi ben o lafı çoktan unuttum bile
dedim, sevindi, tamam onu unutman iyi ama her şeyi de unutma oğlum dedi annem,
peki cüzdanı evde unutmam iyi mi oldu kötü mü oldu şimdi sence dedim, gözlerime
baktı, güldü, sahiden bazı şeyleri unutmak da iyi mi oluyor ne dedi annem,
güldük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder